Aile hukukunun en önemli konularından olan boşanma sürecinin somut sonuçlarından biri de nafaka kararlarıdır. Boşanma sürecinin içerisinde yahut boşanmanın gerçekleşmesinden sonra tarafların aile birliğinden kaynaklanın sorumluluklarının devamı adına nafaka hükmedilmektedir.
Hakim nezdinde boşanma sürecinde veya sonrasında, maddi olarak güçlük içerisinde bulunabilecek eş ve müşterek çocuklara atfedilerek ödemekle yükümlü olan tarafın yapmış olduğu maddi destektir.
Tedbir nafakası; Boşanma sürecinin maddi ve manevi olarak sancılı geçecek bu döneminde yükümlü olan tarafın diğer eşe ve müşterek çocuklara yaptığı ödemedir. Tedbir nafakasının belirlenmesinde mahkeme talep edilen miktar ile bağlı olmayıp tarafların sosyal-ekonomik durumlarına göre miktarı belirlemekle görevlidir.
İştirak nafakası; Boşanma gerçekleştikten sonra müşterek çocukların velayetinin taraflardan birine verildiğinde diğer tarafın çocuklara ödemekle yükümlü olduğu nafaka türüdür. İştirak nafakasında müşterek çocukların bakım, gözetim, eğitim ve sosyal tüm ihtiyaçları dikkate alınırken aynı zamanda ödemekle yükümlü olan tarafın ekonomik olanakları da göz önünde bulundurulur.
Yoksulluk nafakası; Boşanma gerçekleştikten sonra evlilik birliği içerisinde eşe sunduğu maddi olanaklardan yoksun kalacak eşin mağduriyetinin önlenmesi adına ödenen nafakadır.
Boşanma davasının sonuçlarını bir nebze olsun hafifletmek adına çocuklar ve eş lehine nafaka talep edilmektedir. Hayat standartlarının günden güne değişmesi, çocukların hayatını devam ettirmek adına yapılan harcamaların artması ve çeşitlenmesi sonucunda tarafların mevcut nafaka ile ihtiyaçlara cevap bulması güçlenmeye başlamaktadır. Mahkeme tarafından tayin edilen nafaka bedellerinin hüküm tarihinden itibaren ileriye dönük olarak yeterli olamayacağı durumlar düşünülerek kanun koyucu tarafından Türk Medeni Kanunu’nun 176. Maddesi düzenlenmiştir. Bu madde kapsamı Medeni Hukuk’un özel bir dalı olan Aile Hukuku’na nafakanın arttırılması davası müessesi getirilmiştir.
TMK m.176/4; "...Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir”
Nafaka veya miktarının belirlenmesi mahkeme kararı ile mümkün olduğu için nafakanın arttırılması veya azaltılması da mahkemenin kararı ile mümkün olabilmektedir. Nafakanın arttırılması talebinin mahkeme nezdinde dikkate alınabilmesi için bazı somut durumların varlığı aranmaktadır. Mahkeme miktar ile bağlı olmadığı gibi nafakanı arttırılması talebinde de bazı durumların varlığını aramaktadır. Aşağıda belirtilen durumların varlığının ispatı halinde nafaka arttırımı söz konusu olacaktır.
1. Nafaka alacaklısı tarafından, ekonomik koşulların değiştiğinin öne sürülmesi ile maddi olarak güçlük içerisinde olduğunun belirtilmesi,
2. Nafaka borçlusunun sosyal ve ekonomik durumu iyileşirken, nafaka alacaklısının durumunun kötüleşmesi ile hakkaniyete uygun dengenin sağlanması gerekliliği,
3. İştirak nafakası söz konusuysa çocukların giderlerinin artması sonucunda mevcut iştirak nafakasının yeterli olmaması ile zaruri ihtiyaçların dahi karşılanmasında velayeti bulunduran eşin mağduriyet içerisinde olması
4. Hakkaniyet gereği nafakanın arttırılmasının gerekliliği konusunda talepte bulunan tarafın somut gerekçeler gösterirken bunları kanıtlamak için delillerin gerekliliği
Hakimin nafaka arttırılması konusunda karar verebilmesi için dava açılması gerekmektedir. Nafaka arttırılması davasında görevli mahkeme Aile Mahkemesi, yetkili mahkeme ise nafaka alacaklısının yerleşim yerinde bulunan Aile Mahkemesi’dir. Tarafların anlaşmalı olarak boşanabilmeleri için iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasının miktarında hem fikir olmaları gerekmektedir. Eşlerin anlaşmalı olarak boşanmış olması ileride açılabilecek nafaka arttırımı davasında bir sorun teşkil etmeyecektir.
Türk Medeni Kanununun 176 ve 330. maddeleri uyarınca nafaka arttırımı davası açacak olan taraflar, mahkemeden nafaka miktarının ilerleyen yıllarda ki artış oranının da belirlenmesini talep edebilmektedirler. Nafaka arttırımı konusunda kanun koyucunun yaptığı bu düzenleme ile nafaka alacaklısı olan tarafların değişen ekonomik koşullara nafaka bedellerini oranlamak adına tekrar dava açma zaruriyeti doğmayacaktır.
Nafaka artış oranlarının belirlenmesinde Yargıtay’ın emsal nitelikte ki kararları ile TİK’ in açıklamış olduğu ÜFE oranları da belirleyici olmaktadır. Boşanmanın maddi sonuçlarından nafakanın miktarının belirlenmesinde belirleyici ölçütlerin yanında her zaman çocuğun üstün yararı ve taraflardan yoksunluk içerisinde bulunu eşin durumu her somut olaya göre ayrı olarak değerlendirilmelidir.
Yargıtay 3. Hukuk DairesiE: 2016/10266 K: 2017/38 K.T.: 16.01.2017
Davacı dava dilekçesinde; davalı ile.sayılı ilamı ile boşandıklarını, söz konusu karar ile müşterek çocuk 2006 doğumlu için 300 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini; aradan geçen zamanda takdir edilen nafakanın ihtiyaçları karşılamada yetersiz kaldığını ileri sürerek, iştirak nafakasının 600 TL’ye çıkartılmasını talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; açılan davayı kabul etmediğini, talep edilen nafakayı ödeyecek gücünün olmadığını, yeniden evlendiğini, bu nedenle davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava iştirak nafakasının artırımı istemine ilişkindir. TMK’nın 182/2.maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir. Somut olayda, dosyadaki bilgi ve belgelerden tarafların 27.12.2011 tarihinde boşandığı, müşterek çocuk 2006 doğumlu Aleyna’nın velayetinin davacıya bırakıldığı ve müşterek çocuk Aleyna için aylık 300TL iştirak nafakasına hükmedildiği, bu davanın açıldığı tarih itibariyle aradan yaklaşık dört yıllık süre geçtiği, davacı annenin öğretmen olup, aylık 2.300 TL geliri olduğu, davalı babanın ise astsubay olduğu, aylık 3.500 TL gelirinin olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, tarafların tespit edilen sosyal ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, ilköğretim dördüncü sınıf öğrencisi olduğu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim dikkate alındığında, mahkemece; TMK.nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun nafaka artışına hükmedilmesi ve bu suretle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
ANAHTAR KELİMELER : Nafaka, ÜFE, Nafaka arttırımı davası, yoksulluk nafakası ,tedbir nafakası, İştirak Nafakası, Nafaka arttırım sebepleri
Mizgin Doğan Hukuk Bürosu © Copyright 2019 | Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı: Bu site Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve Reklam Yasağı Kurallarına tabidir. Sitenin kendisi, logosu ve içeriği, reklam iş geliştirme ve benzeri amaçlar ile kullanılamaz. Bu web sitesine link yaratmak yasaktır. Web sitemizde yer alan bilgiler hukuki mütalaa veya tavsiye değildir.
[Kod-Blog-Icerik]